24 Kasım 2009 Salı

KANADA 2009


Kanada Montreal’deyim. Gördüğünüz yerden geçerken karnım çok acıktı. Alttaki oku düz devam edince caddenin solunda karşınıza 1957'den beri hizmet veren 'St-Vıateur Bagel' çıkıyor. Mont Royal'de cafeleri de varmış. Bu BAGEL (begıl) 'a bayıldım doğrusu. Sıcacık, bizim açma gibi birşey. 2tane aldım ama sahibi Türk olduğumuzu duyunca 'ben Türkiye'yi ve Türkleri çok severim' dedi ve 1 kese kâğıdı bagel'ı ısrarla bana hediye etti. (bizim eskiden kullandığımız kese kâğıtları kullanılıyor, naylon poşet konusunda çok hassaslar) :)))))


Montreal'de çok ünlü St. Hubert’te yemek yedim. Çok güzel ailece çocuklarla gidilebilecek bir yer. Dönüştede Amerika'da ünlü 'Tim Hortons' kahvesinden içtim. Çok güzeldi.


Kanada Quebec Cıty şehrine 20 dak. mesafedeki en çok merak ettiğim Vılage-des-Hurons'a gittim. Bir kızılderi köyü. Daha doğrusu insanlar bizim gibi modern hayat yaşıyorlar, burası ise sadece turistik, kültürlerini gösteren bir köy modeli. Avladıkları balığı gördüğünüz birkaç katlı tezgâh üzerinde kurutup kışın yiyorlar.

Kanada Quebec Cıty'de bir sokak. Doğası gibi tarih te iyi korunmuş. Tarihi evlerin altındaki cafeler Paris'i çağrıştırıyor. Cafelere o kadar önem veriyorlarki, bazı sokaklarda kaldırımlar bile cafe olmuş. Belediyeden kaldırımı kiralıyorlar. Kiralanan yerin önünde kaldırım olmayınca da, belediye caddenin kaldırım kenarına, tahtadan kaldırım yapıyor
Haklılar cafe çok önemli. Cafe muhabbet, dostluk, hayatı yaşamak demek!..



Quebec Cıty'de halkın konuşup mutlu olacağı cafeler çok önemli. Bu tarihi binanın altındaki cafede orta yaşlı çift ne güzel muhabbet ediyor. :)

Doğayı en iyi korumakta dünya birincisi olan, Kanada Quebec bölgesinin başşehri 'Quebec Cıty' nin, yansımış masa örtüsü arkasındaki görüntüsü.

Quebec Cıyt şehrinde 'Hotel Le Concorde' un dönen restauranttından, masa örtülü muhteşem şehir içi manzarası.


Concorde otelinin dönen restaurantından müthiş Quebec Cıty gece manzarası. Masanın görüntüsü fotoğrafa yansımış.



Concorde otelinde, yemekten önce midenin rahat etmesi için, sofraya konan tereyağı. Ancak tereyağının sunuş şekli çok önemli. Kendi bayrakları olan 'Quebec Bayrağı' şeklinde kalıba dökülmüş.

Chıcoutımı'de gördüğüm bu bölgeye ait en ilginç yemeklerden biri. Ana caddede, lüx bir restaurantta 'MUS' eti yemeği. Mus (elk) büyükleri neredeyse bir manda kadar, dünyanın en büyük, boynuzları el şeklinde, sakallı geyiği. Gerçi bunlar çitliklerde besi hayvanı olarak yetiştiriliyormuş ama ben üzülüyorum. Yememeliyiz!.. :(( Izgara sebzelerle sunulmuş. Nefis sosu BLUEBERRY (yaban mersininin bir türü)'den yapılmış, üzerinde zeytin gibi görünen de blueberry’ler. Sosu kendinden güzel.



Bu yemek, yediğim en özel yemeklerden biri. Quebec yemeğinin adı 'TURTSIYA'. Turtsıya eskiden bir kuş adıymış ve bu yemek o kuştan yapıldığı için adı böyle kalmış. Şimdi biftek ya da bonfileden yapılıyor.
Önce (bif+havuç+patates+v.s uygun sebzeler) pişiriliyor, sonra da kocaman bir hamur açılıp içine konarak fırınlanıyor. Quebec’liler sadece tereyağı kullanıyor, ama siz Akdenizli olarak (zeytinyağı+az birşey tereyağ karışımı) yapabilirsiniz.
Turtsiya, çok büyük hazırlanıp özel aile yemeklerinde yeniyor. Nefissss!.. Bu zahmetli ev yemeğini bizim için yapan Camarade Parent Madam Loıse'e teşekkür etmeliyim. Lö röpa e tre bon. Merci bien. :)))))))


Chıcoutımı'de Loise'in evinde, yemek daveti başlangıcında, masa kurulum anı. Tabakların solundaki peçeteli tabaklar, ekmek tabağı. Tabaklardaki ana yemek çok özel ve yapımı zor olan Quebec yemeği 'Turtsıya'.

La Sagueneenne Otelinin mis gibi tertemiz mutfağı. Havada asılı duran bayan heykeli size eliyle yiyecek sunuyor :)) Çok ilginç ve güzel bir mutfak...

Kanada Quebec'te, Chıcoutımı şehrinde 'La Sagueneenne' Otelindeki bir düğünde gelin-damat ile ailelerinin masası. Oldukça güzel dizayn edilmiş...

Chıcoutımı'de düğün salonunda konuk yemek masası. Sade ve çok düzenli. Masada çiçek, mum yerine çiçeğin vazosunun içinde aydınlatma, menü ve kadehlerin içinde bez peçeteleriyle çok şık bir masa.
Masada sağda görünen vazodaki çiçekler canlı, içindeki ise bildiğimiz su değil. Crystal Boll deniliyor, minik su topakçıkları. Çok ilginç. İçinde de 2cm. çapında yuvarlak bir aydınlatma var, sürekli yanıyor. Masa için çok güzel bir dizayn.


Düğün masasında gelin çiçeği, fincanlar ve menü.



Ve alttan ışıklandırılmış 3 katlı muhteşem düğün pastası. Pasta özel olarak hazırlanmış olup maket kullanılmamış. Mımmmmm!


Chıcoutimi'de Türk kına gecesi hazırlığı yapılan bir ev. Solda baklava. Sağda lokumlar, ortada da kuruyemişler var. Tabi bir de çini modelleri işli Türk kahve fincanları ve Türk işi ince belli çay fincanları...


Tadoussac'tan Kuzey Atlantik Okyanusuna açıldığımda, fotoğrafını çektiğim bu 'Mink' balinası, ne kadarda tatlı bana doğru geliyor. Küçük göründüğüne bakmayın, 35m. olup Dünya'nın en büyük balinalarından ve soyu tükenmekte. Balinalar önceleri lambalarda aydınlatma amaçlı, sonraları makine yağlayıcı olarak kullanılıyordu. Günümüzde ise sabun ve margarin sanayinde hammadde olarak kullanılmaktadır. Sabunun hammadesi tinoleum ve sentetik resinin büyük bölümü balina yağıdır. Ayrıca kozmetik (bazı rujlar, özellikle dudak parlatıcıları) ve giyim(soğuğa dayanıklı giysiler) sanayinde de kullanılmaktadır.

Bunları kullanmasak olmaz mı? O zaman dünya yüzünde yaşayamayacak mıyız? Balina kullanılarak yapılan hiçbir ürünü almayalım. Resimdeki gibi tatlı balinaları öldürmek cinayettir! :((( Onları öldürürsek, insanoğlu olarak kendi ruhumuzu öldürmüş olacağız! Lütfen balinayla ilgili hiçbir ürün almayalım... :(((((((

Atlantik Okyanusunda kafasını dışarı çıkarıp etrafa tatlı tatlı bakan fok balığını öldürmek cinayet olur! :((( Lütfen foktan yapılan hiçbir ürünü almayalım. Foklar ilaçlarda, giysilerde kulanılıyor. Dünyaca ünlü birçok giyim markası, giysilerinde fok balığı derisi kullanıyor. Erkek fok balığı ayakkabı derisi üretiminde ve ayrıca afrodizyak olarak :((((( Yazık... Çok kötü...

ANTALYA 2009



Bey dağlarının altındaki portakal bahçemin farklı iki görünüşü. Evlerimizde yediğimiz limon ve portakal gibi narenciyeler, bunun gibi bahçelerde binbir zahmet ve özenle yetiştiriliyor... :)))



Bahçe duvarındaki asma. Ne güzel üzümler...

İTALYA 2009



Tek kelimeyle müthiş! Süper bir manzara ve pembe şemsiyenin altında ben yemek yiyorum, daha doğrusu yiyemiyorum. Tarihte ilk yemeği İtalyanlar bulmuş. Çok güzel yemekleri var, ama deniz ürünlerini (balık dışındakilerini bolca) kullandıkları için aç kaldım. Ismarladığım meşhur yemekleri RİSOTTU'yu yiyemedim. Olsun, şimdi kendime güzel bir vejetaryen pizza ısmarlayacağım. Keyfim yerinde, manzaram güzel, hayran olduğum Pisa kulesi karşımda, daha ne istenir ki... Mutluyum :)))))

FRANSA 2007

Gare de Lion'un karşısındaki sokakta bulunan Faca Gare de Lyon ''Taverna de Maitre Kanter'' ünlü tarihi Restaurant'dayım. Buranın istridyeleri meşhur. Ben Fransız hardallı (French's Mustard) salata ile meyve suyu alıyorum. Salata harika.


Gare de Lion'un çıkışındaki cafelerde sandviçler bir harika, çünkü sosları güzel. Birde altta solda görünen yerde rhubarb (RUBARB)'lı pasta yedim harika, gözlerim kaydı, bundan güzeli olamaz. Gerçekten Fransızlar bu işi çok iyi yapıyorlar. Bir defa, suyundan mı toprağından mı bilmiyorum, malzemeleri çok lezzetli. Rubarb Fransada yetişen, mayhoş tadı olan meyveye benzer bir bitki. Türkiye’de sadece Doğu Anadoluda var, adı IŞKIN, yemiştim, inanamadım, aynısı.

İSPANYA 2007

Barcelona'da sokaklar birbirine çok benziyor. Ana caddeye yakın bir yerdeyim. Buraya yakın Av. de la Catedral'i var. Bu katedralin önündeki meydanlık yerin adı 'plaça nova' . Burada çok güzel tapas yapan 'Bilbao Berria Restaurant' a gidiyorum. Yoldaki sokak sanatçısı 'meyve kız' put gibi duruyor. Para verince bu fotoğrafı çekmeme izin verdi. Tüm meyvelerde plastik. Tapasları yedim, harikaymış. TAPAS İspanyolların çok küçük yemekleri. Pötibör pastalar gibi. Dolmanın, balığın, etli ve sebzeli her yemeğin tapası var. Ben en çok pastaların tapasını yedim. Her tapasın içinde kürdandan biraz büyük çöpler var. Bunlarla ya da çatal isteyip yiyorsunuz. Baştan para ödeme yok. Yemeğiniz bitince garson kız gelip, çöpleri sayarak hesap çıkarıyor. Çöpler asla kaybolmuyor. Yılda 7 milyon turistin gezdiği Barcelona'da insanlar bu kadar da dürüst. İspanya'nın yemeklerine hayran kaldım, gerçekten çok güzel. Adios!..


Manzaranın güzelliğine bakın. Bu yat limanının sanki sonu yok gibi. Uzanıııp gidiyor... Sağda ilerde balık şeklinde bina, güzelim akdeniz ve patlamakta olan ben!.. Manzaranın karşısındaki çok güzel ve ünlü olan 'La Fonda del Port Olimpic' adlı lokantada 'PAELLA' yedim.

Paella İspanyolların değerli bir yemeğidir. Eskiden içinde yaptıkları sac gibi bir kaba paella denirmiş. Gittikçe değişmiş. Bugün yemeğin adı paella. Özel kabında altta safranlı pilav, üstünde isteğe bağlı olarak deniz ürünleri, tavuk, dana eti ve sebzelerden fırınlanarak yapılan bir yemek.

Bir kişilik istediğim yemek beş kişilik gibi gelince, tabi yemekte oldukça lezzetli olunca farkına varmadaan hepsini yedim. Bu kadar yediğim narindir. Patlıyorum!..

Barcelona'da kendi halkının dahi çok iyi bilemedikleri (çünkü adresi sorduğumda cevap veremediler ) seramik müzesine gittim. Gerçekten çok bilgi vericiydi. Arka fonda çikolatanın yapımı ve sunuluşu seramikle resmedilmiş. En alttaki mavi giysili adam elindeki fincanla sıcak çikolata sunuyor.

23 Kasım 2009 Pazartesi

İNGİLTERE


Yıl 2009 Londra’dayım. Thames nehrindeki gemilerden biriyle tura çıktım. Londra’da , cappuccinosu buradan güzel olan hiçbir yer yoktur. Ve yanındada ingiliz kurabiyeleri, daha ne isterim. 5 çayı muhabbetleri, manzara, huzur...


Yıl 2008 Londra'dayım. Gezmekten çok yoruldum çokta susadım. Açık hava ısıtıcılarıyla ısıtılmış, yeniyıla hazırlık yapan, ışıklandırılmış cafeye oturdum. Afiyet olsun...


Yılbaşına hazırlıklar ve Londra'da ışıklandırılmış güzel cafe. Burada 2 büyük dilim yaş pasta yedim.

Yıl 2007 Londra’dayım. Dünyaca ünlü Harrods mağazasında gezerken, çok yüksek perdeden söylenen güzel bir şarkı duydum. Herhalde sesi sonuna kadar açmışlar, böyle olmaz diye düşündüm. Koşup gittiğimde birde ne göreyim, İtalyan operet aryalar söylüyor. Önce aşçı söylüyor sandım. Çünkü sağdaki aşçılar yapıp eline veriyor, solda görünen aşçı devam ediyor. Ellerde pizza, dudaklarında arya. Bravo,bravo... Reklamın böylesine benden tam puan :)))


Ünlü Harrods mağazasında balık satış reyonu. Acaba ben balıkçı yerine müzeye mi geldim. Denizkızı heykellerinin ortasındaki balık ve deniz ürünleri, satışa sunulmuş. Ne kadar güzel, ne estetik, bravo! Mecburen balık alacağız.


Harrods mağazasında çay satış yeri. Bu reyonda karşıda görüldüğü gibi bir vitrin kurulmuş ve içinde çay saati canlandırılmış.

Satıcıdan ünlü 'arap yasemini' çayını istiyorum. Adı bu, ama bu çay Çin'de yetişiyormuş. Boyutu kabuklu ceviz kadar ve ona benzer aynı renkte birşey. Ama kaynar suya koyduğunuzda taç gibi çiçek açıyor. Değişik türleride var. Tadı maalesef yasemin gibi değil, ıhlamur gibi birşey. İnsanı rahatlatıyor. Haydi, alıp içelim. Relax...

Soho'da bir Çin restaurantı. Bu restaurantta çok meşhur yemekler var. Bazıları Çin yemeklerini pek sevmez ama burada, fırında çin ördeğini herkes çok beğeniyor... :(( Ayrıca çok ince yaptıkları pirinç ekmekleri çok güzel.